Subscribe RSS

Cemal Haki

Kişisel web sitesi
  • Ana Sayfa
  • Atatürk
  • Başarılar
  • Bursa Fen Lisesi
  • İtü Makina
  • Oyak-Renault
  • Fotoğraflar
  • Gastronomi
  • Sosyal
  • Gidenler
  • CV
  • Yorumlar
  • İletişim
Home » Genel » Makber & Ölüm Üzerine

Makber & Ölüm Üzerine

07 Temmuz 2014 Posted by cemalhaki under Genel
Yorum yapılmamış

Hâkîlere bahş eyleyerek hâk-i siyâhı
Dûşunda beyaz bir bulutun göklere âzim.
Bir dalgacığın ömrü kadar zaîl-ü hâlî
Bir lâne-i âvârede bir ömr-i hayâlî…
|Tevfik Fikret / Ömr-i Muhayyel Şiiri|

———————————————–

http://www.cemalhaki.com/site/dosyalar/2014/07/Medya1.mp3

İnsanlığın varoluşundan beri ab-ı hayat olarak ölümsüzlüğün sırrı çözülmeye çalışılsa da, zaman içerisinde bu durum daha uzun yaşamanın yöntemlerini araştırmak olarak süregelmiştir. Genç gezegenimiz dünyanın 4,5 milyarlık yaşına bakarsak, insanoğlunun 10 yıl daha uzun yaşamak için harcadığı onca emeğin ne kadar gerekli olduğu tartışılır. Ondandır ki, yüz sene daha yaşamayacağız diye ağlamak, yüz sene önce yaşamadığımıza ağlamak kadar deliliktir bence… Ölümü hayatın bir sonu değil, bir etabı olarak görmektir doğru olan; zira ölüm yaşamın zıttı değil, doğumun zıttıdır.

Ölüm tüm kültür ve toplumlarda her zaman farklı olarak yorumlanmıştır. Geride kalanlarda genellikle büyük bir acı duygusunu barındırsa da, bazen ayrılık ve hüzne, kimi zaman da bir ömür boyu sürecek ıstıraplı bir bekleyişe sebep olur. Her ölüm acıdır. Ölen kişi anne, baba, eş ya da çok yakın bir kişi olduğunda hissedilen duygular birbirlerinden farklı olsa da, bir annenin bir evladını kaybetmesinin; hele hele kelebek ömrü kadar dahi yaşama fırsatı olmayan minik bebeklerin arkalarında bıraktıkları acının tarifi olamaz.

Mümtaz Bey, Bursa’da vefat eden eski hocasının kabrini ziyaret için gittiği Alacahırka Mezarlığı’nda kuş cıvıltıları içinde geziniyor, aynı zamanda sıcak bir yaz sabahında mezar taşlarını inceliyordu. Birden kendi yaşlarında ebediyete intikal etmiş ve o gün doğum günü olan bir gencin kabri gözüne ilişti. Durdu. Adı Tolga’ydı. Ab-ı hayat haşiyesinde zapt olan bu gencin nasıl vefat ettiği, arkasında kimleri bıraktığı gibi sorular adeta bir fare gibi beynini kemiriyor, esrarlı perdeyi bir türlü aralayamıyordu. Hüzün bulutlarının gölgesindeki bir servi ağacının altına oturduktan sonra makberin derin lahzası içinde ölüm düşüncesine dalıyor, sanki iki âlem arasında boğuluyordu.

Bir süre sonra mezarlığın girişinde gümüş saçlı, tonton yanaklı yaşlı bir kadın, elinde iki küçük keten torbayla beliriverdi. Yokuş yukarı doğru ağır adımlarla tırmanmaya başladığında, Mümtaz Bey bu kadının rutin çarşı alışverişini yaptığını ve kestirme yoldan evine gitmek için bu kabristandan geçtiğini tahayyül ediyordu. Aradaki patika yolları ezbere biliyormuşçasına ilerlediği için bu güzergâhı sürekli kullandığını hemencecik anlamıştı. Kadının rotası Mümtaz Bey’in dibinde oturduğu servinin önünden geçtiği için yaşlı kadın iyice yaklaştı. Kabristanın kenarına geldiğinde nefes nefese kaldı ve oracıkta soluklandı. Nar gibi sıcak yaz havasında belli ki çok yorulmuştu. Biraz daha zaman geçince Mümtaz Bey’in içinden bir ses, gidip yaşlı kadının elindeki torbaları alması ve ona yardım etmesi gerektiğini fısıldadı. Tam toparlanıp hareket etmesiyle, kadının keten torbaların içinden, fırça, sabun, bez ve bilumum esanslı temizlik malzemelerini çıkartıp mezar rahlesinin üzerine koyuvermesi bir oldu. Mümtaz Bey donakalmıştı. İhtimal o ki, bu kadın kabristanda yatan gencin annesiydi. Bu durum karşısında yerine geri oturup kadını izlemeye devam etti. Yaşlı kadın, evladının kabrindeki solmuş otları itinayla toplayıp kenara iliştirdi. Mezar taşını ve rahlesini sabun ve fırçayla iyice ovalayıp, sonrasında da bezle mermer taşları güzelce sildi. Çiçeklerin bakımını yapıp suladıktan sonra da ebedi bir şifa niyetine gözyaşlarıyla bir süre dua etti. Mümtaz Bey, kadının çehresinde sanki âlem-i cemalden kopup gelen bir meleğin yansımasını görüyor, anneliğin şefkat silsilesini adeta iliklerine kadar hissediyordu. Nihayetinde kadın getirdiklerini tekrardan toparlayıp usulca geldiği yöne doğru süzüldü ve gitti.

Bu olaydan sonra Mümtaz Bey’in muhayyilesi fena halde sarsılmış, az önce kafasına sarmalanan onca sorudan eser dahi kalmamıştı. Belki de aklı ona oyunlar oynuyor, kaderin cilvesi adeta kendisiyle raks ediyordu. İhtimal o ki; yaşlı kadın, bebekken sıcacık suyla pir-u pak ettiği yavrusunun ölümü sonrasında yüreğine düşen kor gibi ateş topunu; bir nebze olsun kabrini temizleyerek söndürmeye çalışıyordu. Bilinmez; belki de, her doğum gününde oğluna aldığı oyuncakları ve elleriyle yaptığı pastaları hatırlıyor, şimdi ise sadece dualarını hediye ederek takdir-i ilahiye karşı kendi kendini teselli ediyordu.

Mümtaz Bey’in dilinin ucuna gelen onca sözcüğün birçoğu, bir balığın oltaya takılması gibi boğazında düğümleniyor ve adeta can çekişiyordu. Az önce kabristanda şakıyan muhteşem kuşların cıvıltıları kesilmiş ve lahutî bir sessizlik tüm kabristana hükmederek sanki ölüm mayasının melodisini fısıldıyordu. Sözcükler ve melodiler… O gün hiçbiri bir işe yaramazdı.  Zira, evladına karşı ölümünden sonra dahi bu kadar şefkat gösteren bir annenin çıktığı bu mertebeyi hiçbir edebi kelam veya hiçbir musiki tam layıkıyla anlatamazdı.

 

buykamagrausa.com

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

« Eski Türk Filmlerinden Unutulmayan Kareler
Bursa Lezzet Durakları »
Popüler Bağlantılar
  • 23 Nisan ve Çocukluğa Özlem
  • Alaturka Ziyafet Köşesi
  • Anadolu Lezzet Durakları
  • Ankara & İç Anadolu Turu
  • Aşiyan ve Tevfik Fikret
  • Babalar Günü
  • Bursa Kent Müzesi
  • Bursa Lezzet Durakları
  • Bursa'da Zaman
  • buy kamagra 100mg
  • Endülüs'te Raks
  • Eski Bursa Fotoğrafları
  • Eski İstanbul Fotoğrafları
  • İstanbul Lezzet Durakları
  • Makber & Ölüm Üzerine
  • Saatleri Ayarlama Enstitüsü
  • Türk Filmlerinden Kareler
Ziyaretçi Sayısı
conter12
Cemal Haki powered by WordPress and The Clear Line Theme